Donald Trump, Amerika Birleşik Devletleri'nin 45. Başkanı olarak göreve başladığı günden bu yana, ülkede önemli ve köklü değişimlere imza attığını sıkça dile getiriyor. Özellikle ilk 100 günde yaptığı düzenlemelerle, 21. yüzyılın en cesur adımlarından bazılarını attığını savunuyor. “100 günde 100 yılın en köklü değişimini gerçekleştirdik” ifadesi, Trump'ın kendine güvenini yansıtırken, birçok analist ve gözlemci, bu iddianın ne kadar gerçekçi olduğunu sorguluyor. Bu süreçte, Trump'ın ekonomi, dış politika, göçmenlik ve sağlık gibi alanlarda yaptığı önemli düzenlemeleri detaylı bir şekilde incelemek, bu iddiaların arka planını anlamak açısından hayati bir önem taşıyor.
Trump, göreve geldiğinde Amerikalıların en büyük kaygılarından birinin işsizlik olduğunu biliyordu. Bu yüzden seçim kampanyasında, iş yaratma ve ekonomiyi canlandırma vaadiyle öne çıktı. İlk 100 günde, vergi reformunu hayata geçirdi. Kurumsal vergi oranlarını düşürerek, şirketlerin yatırım yapmalarını ve yeni istihdam yaratmalarını teşvik etti. Kritik yasaların geçişi ile birlikte, birçok analist raporlarında, ABD'de işsizlik oranının düşüş gösterdiğini belirtmektedir. Ancak, bu değişimlerin uzun vadede kalıcı olup olmayacağı, birçok ekonomik uzman tarafından merakla izlenmeye devam ediyor. Ayrıca, bu düzenlemelerin küçük işletmelere nasıl yansıyacağı ve toplumun genel refahını nasıl etkileyeceği de sorgulanmaktadır.
Trump'ın dış politikadaki emelleri, özellikle Amerika'nın küresel sahnedeki rolünü yeniden yapılandırmak üzerine odaklı. İlk etapta, NATO'ya yaptığı sert uyarılar ve diğer ülkelerle olan ticaret anlaşmalarında “önce Amerika” yaklaşımı dikkat çekti. Sözleşmelere dair yenilikler, Amerika'nın ekonomik çıkarlarını koruma çabasının bir parçası olarak görülüyor. Örneğin, Çin ile yapılan ticaret savaşları ve Meksika sınırında inşa edilen duvar projeleri, Trump'ın sürekli gündeme getirdiği başlıca konular. Ancak, bu konularla ilgili tepkiler, ülke içindeki siyasi bölünmelere de zemin hazırladı. Bazı Amerikalılar, Trump'ın yaklaşımının uluslararası ilişkileri zayıflattığını savunurken, diğerleri bu tür bir politikanın Amerika'nın prestijini artıracağını düşündü.
Genel olarak, Trump'ın ilk 100 günde yaptığı değişimler, ister ekonomik ister siyasi düzlemde olsun, derin yankılar yaratmış durumda. Eleştirmenleri, bu değişimlerin toplum üzerinde ne tür kalıcı etkileri olacağını sorgularken, Trump’ın destekçileri bu düzenlemeleri devrim niteliğinde buluyor. Dönem dönem tartışmalara neden olan meseleler, Trump'ın devrimci vizyonunu destekleyen ya da karşı çıkan gruplar arasında kutuplaşmaya yol açtı. Zaman gösterecek, ancak Trump'ın belirttiği gibi, 100 günde 100 yılın değişiminin ne kadar kalıcı ve etkili olacağı, tarihsel perspektiften bakıldığında daha net bir şekilde anlaşılacaktır.
Trump’ın hükümeti altında yaşanan bu gelişmeler, sadece Amerika içerisinde değil, global ölçekte etkilerini hissettirmektedir. Yıllar sonra, bu dönem üzerine yapılan analizler, gelecekteki başkanların politikalarını şekillendirecek dersler içerebilir. Dolayısıyla, Trump’ın ilk 100 gündeki değişimlerini anlamak, sadece mevcut durumu incelemekle kalmayıp, geleceğe yönelik olası senaryoları da öngörebilmek açısından kritik bir öneme sahiptir.