Ülkemizin bir defa daha derin bir acıya boğulmasına sebep olan Mehtap bebek olayı, tüm kamuoyunun gündemine oturdu. Küçük yaşta hayatını kaybeden Mehtap bebek ile ilgili anne ve babasının yargılandığı davada, mahkeme tarafından verilen cezalar nihayet açıklandı. Geçtiğimiz günlerde yapılan duruşmada, ailenin durumu, yaşanan trajedi ve sonuçlanan davada verilen cezalar büyük bir tartışma yarattı. Mehtap bebeğin ölümü, yalnızca ailesi için değil, toplum için de farklı duyguların ortaya çıkmasına neden oldu.
Mehtap bebek, henüz 3 yaşında, hayatının en güzel yıllarını yaşaması gereken bir çocuk olarak dünyaya gelmişti. Ancak, kendisine kol kanat geren bir aile yerine şiddet gören bir ortamda büyümek zorunda kaldı. Anne ve babası arasında yaşanan sıkıntılar, ebeveynlerin ihmalleri ve ihmal edilen profesyonel yardım, küçük kızın hayatını sona erdiren zincirin halkalarını oluşturdu. 2022 yılının sonlarına doğru yaşanan bu olay, emniyet güçlerini ve sosyal hizmetleri harekete geçirmişti. Mehtap'ın cansız bedeni, komşuların ihbarı sonrası evinde bulunmuştu. Olayın ardından anne ve baba gözaltına alınarak hukuki işlem başlatıldı.
Mahkeme sürecinin sonucunda, yapılan incelemeler ve tanık ifadeleriyle birlikte, anne ve babaya verilen kıyasla daha yüksek bir ceza dışarıda pek çok insan tarafından sorgulanmaya başlandı. Anne, 12 yıl hapis cezasına çarptırılırken, baba ise 10 yıl hapis cezasına mahkum edildi. Bu karar, anne ve babanın yaşadığı psikolojik durum ve aile içi ilişkilerin karmaşıklığını göz önünde bulundurularak alındığı ifade edilse de, birçok birey ve sivil toplum kuruluşu bu cezaların yetersiz olduğunu düşünüyor. Kamuoyunda, "Bir çocuğun hayatı bu kadar ucuz olmamalı" sesleri yükselmeye başladı ve pek çok protesto eylemi planlandı.
Mahkeme sonrasında sosyal medyada yapılan yorumlar ise oldukça çeşitliydi. Bazı kullanıcılar, verilen cezaların yetersizliğine dikkat çekerken, diğerleri bu tür durumların daha ciddiye alınarak, daha ağır cezalarla karşılık verilmesi gerektiğini savundu. Türkiye'deki çocuk istismarına karşı mücadele eden dernekler ve aktivist gruplar, bu konunun yalnızca bir dava ile kapatılmaması gerektiğine dikkat çekerek, uzun vadeli çözümlerin geliştirilmesi gerektiğini vurguladılar.
Bir yandan, bu olayın ardından çocuklara yönelik korunma önlemlerinin artırılması için çağrıda bulunan sivil toplum kuruluşları, aile içi şiddetin önlenmesi için daha etkin politikaların hayata geçirilmesi gerektiğini dile getirdiler. Uzmanlar ise toplumda maruz kalınan psikolojik baskının ve sosyal baskının, bireylerin davranışlarını olumsuz etkileyebileceğine dikkat çekerek, ruh sağlığı destek sistemlerinin güçlendirilmesi gerektiğini savunuyorlar.
Ölü bulunan Mehtap bebek, kaybı ile birlikte belki de bunun gibi birçok çocuğun kurtarılabilmesi için bir dönüm noktası olmalıdır. Unutulmaması gereken bir başka gerçek ise, çocukların koruma ve bakım altına alınma sürecinin sadece aile yapısı ile sınırlı kalmaması gerektiğidir. Toplum olarak, herkesin sorumluluğu altında bulunan bir mesele olarak değerlendirilmeli ve gerekli önlemler, toplumsal bilinçlendirme ile hayata geçirilmelidir.
Mehtap bebeğin hikayesi, yalnızca bir trajedi değil, aynı zamanda diğer çocukların kaderini etkileyecek bir uyanış olarak da algılanmalı. Sonuçta, her çocuğun mutlu, sağlıklı bir ortamda büyümeye hakkı vardır ve bu hak hepimizin gözetiminde olmalıdır.
Sonuç olarak, Mehtap bebeğin davası, sadece bir ceza davası olmaktan öte, toplumun bu tür olaylara karşı duyarlılığını artırmayı ve çocukların geleceği üzerinde daha ciddi düşünmeyi gerektiren bir olaydır. Bu acı haber, katlanmak zorunda olduğumuz bir gerçekle yüzleşmemizi sağlarken, gelecekte benzer trajedilerin yaşanmaması adına toplumsal reflekslerimizi harekete geçirmemizi sağlamalıdır.